21 Şubat 2015 Cumartesi

ÇOCUKLARDA DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPER AKTİVİTE BOZUKLUĞU




DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU olan çocuklar günümüzün "zeki ama çalışmıyor" çocuklarıdır :)
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu; çok küçük yaşlarda ortaya çıkan ve çocuğun başarı ve kişiliğini olumsuz yönde etkileyen bir bozukluktur. genellikle 2 yaşından itibaren başlar ve başladığı işi bitirememe, ödevlerine konsantre olamama gibi etkilerle ortaya çıkar. Dikkat eksikliği büyük oranda hiperaktivite bozukluğu ile ortaya çıkar. her iki durum da birbirini tetikleyerek yanlış düzeltme yöntemleri ile içinden çıkılamaz bir hal alır.

ÇOCUKTA DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE  BOZUKLUĞU OLDUĞUNU NASIL ANLARIZ?


  • "sözümü hiç dinlemiyor!"
  • "5 dakika durduğu yerde duramıyor!"
  • "başladığı işi asla bitiremiyor!"
  • "ödevlerini yapamıyor!"
  • "ödevlerini zorla yapıyor!"
  • "10 dakikalık ödevi 3 saatte yapıyoruz!"
  • "her şeyden çok çabuk sıkılıyor!"
  • "eşyalarını sağda solda unutuyor!"
  • "bilgisayar olmadan durduramıyorum!"
  • "sürekli sokakta oynamak istiyor!"
  • "evi birbirine katıyor!"
  • "koltuk tepelerinde zıplıyor!"
  • "kendini koruyamıyor ve yaralanmalara açık!"
  • "oyuncaklarını, giysilerini asla toplamıyor, çok dağınık!"... gibi cümlelerden en az 6 tanesini sıklıkla kullanıyorsanız geçmiş olsun... çok büyük olasılıkla çocuğunuzda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu var.
DİKKAT EKSİKLİĞİNE VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞUNA SEBEP OLAN UNSURLAR: 

  • Temel sebep fazla televizyon izlemek
  • bilgisayar başında fazla vakit geçirmek
  • öğlen uykusu alışkanlığı olmaması ve gece geç uyumak
  • yeterli demir, kalsiyum, protein ve vitaminlerin alınmaması ya da tam tersi enerjiyi ihtiyaçtan fazla almak
  • ceviz, fındık, meyve, peynir, havuç, balık gibi besinleri tüketme alışkanlığının olmaması
  • çocuğun her istediğini bir şekilde elde etmesi
  • çocuğa sorumluluk vermemek
  • yapabileceğinden fazla sorumluluk yüklemek
  • başladığı işi bitirme alışkanlığı kazandırmamak
  • sürekli olarak ağır karbonhidrat içeren gıdalar yedirmek
  • çocuğa şarkı, şiir, tekerleme, öğretmemek
  • bilgisayar oyunlarının çocuğu geliştirdiğini düşünmek
  • ödevlerini zorla ve bir anda bitirtmeye çalışmak
  • çocuğun dağıttığı eşyaları kendisinin toplamasına müsaade etmeyip, annenin toplaması
  • çocukla sağlıklı zaman geçirmeyip, sürekli televizyon karşısına atmak
  • aşırı derecede baskıcı bir aile modeli içinde büyümesi
  • anne babanın boşanması
  • anne veya babanın ölümü


DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARDA UYGULANABİLECEK YÖNTEMLER


  • Öncelikle bilinmelidir ki;dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu oluşmuş çocuklarda davranış değiştirme süreci zor ve fedakarlık isteyen bir süreçtir. dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu iyileştirilebilir değil azaltılabilir bir özellik barındırır.
  • ebeveynler olarak sabırlı olmalı ve bilinçli hareket etmeliyiz
  • çocuk oyuncakları ile oynamak istediğinde odasındaki bütün oyuncakları önüne yığmak yerine yalnız 2 oyuncak verip seçim yapmasını istemeliyiz. (örneğin; oyun hamurunla mı oynamak istersin bebeğinle mi?) böylelikle çocuk dikkatini daha az şeye daha uzun süreli olarak odaklayabilecektir.
  • çocuğun dağıttığı oyuncakları öncelikle küçük yaştan itibaren kendisinin toplaması alışkanlığını kazandırmalıyız. daha sonraları dağıttığı oyuncakları kesinlikle toplamamalı, çocuğa toplatmalıyız (emir vererek değil, sorumluluğunu hatırlatarak)
  • "hadi şimdi bir yaprağı boyayalım, şimdi sıra ikinci yaprakta..." gibi cümlelerle yapacağı işi küçük parçalara bölerek yaptıralım. önüne bir anda bir sayfa yazı verip "hadi bunu yaz" dersek elbetteki iki dakika sonra sıkılacaktır.
  • günde 1 saatten fazla televizyon izletmemeli
  • bilgisayar başında geçirdiği vakit 45 dakikayı geçmemeli ve kontrollü olmalıdır
  • çocuğun eline lap top, tablet, telefon vermek yerine lego, yapboz, mini yazı tahtası, oyun hamuru, takmalı çıkarmalı oyuncaklar vererek ondan bir şeyler yapmasını istemeliyiz.
  • evde mutlaka çocuğa ait ayaklı yazı tahtası bulunmalı (böylelikle ödev yaparken sıkılırsa tahtada alıştırma yapabilir, ayağa kalkınca ödev sıkıcılığından kurtulmuş olur, motivasyonu artar.)
  • evde çocukla birlikte yaşına uygun faaliyetler yapmalı, dikkat süresini uzatmaya çalışmalıyız.
  • ödevlerini televizyon karşısında kesinlikle yaptırmamalıyız.
  • çocuğa bir şey anlatırken veya çocuk anlatırken göz hizasına inmeli ve gözünün içine bakmalıyız.
  • anne ve baba olarak işbirliği halinde olmalı, çocuğu, dikkatini dağıtacak kadar arada bırakmamalıyız.
  • çocuğun içindeki enerjinin günlük olarak sağlıklı bir şekilde atılmasını sağlamalıyız (parka, tiyatroya, alışverişe götürmek, çocukla evde oyunlar oynamak)
  • çocuğun uykusunun düzenli ve yeterli olmasını sağlamalıyız.
  • çocuğun ihtiyacı olan şekilde ve yeterli beslenmesine özen göstermeliyiz.



18 Şubat 2015 Çarşamba

TIRNAK YEME

                                                                 TIRNAK YEME


Tırnak yeme davranışı, genellikle 3 yaşından itibaren ortaya çıkan, boşanma, taşınma, okula başlama, öz güven eksikliği, aile içi şiddet gibi birçok olumsuz durumun tetiklediği bir davranış sorunudur.
TIRNAK YEME SEBEPLERİ
·         Aşırı stres
·         Çocuktan aşırı başarı beklentisi
·         Anne ve babanın boşanması
·         Çocuğun anneden ya da babadan ayrılması
·         Anne babanın ölümü
·         Okul fobisi
·         Başarısızlık korkusu
·         Stresli anne, agresif baba etkeni
·         Yanlış rol model
·         Öz güven eksikliği
·         Annenin çalışması
·         Korkular
·         Taşınma
·         Taciz, tecavüz, istismar gibi olaylar

TIRNAK YEMENİN ÖNLENMESİNDE GÖSTERİLEBİLECEK DOĞRU DAVRANIŞLAR
ü  Eline sürekli olarak çocuğun oyalanabileceği oyun hamuru, lego, yapboz gibi oyuncaklar vermek
ü  Eğer çocuğunuz kız ise, renkli ojeler sürmek ve ojelerin yenerek bozulmadığı her gün  için çocuğa hoşlanacağı bir şey vermek (oyun oynamak, sevdiği bir şeyi yapmak, parka götürmek , alkışlamak vb.)
ü  Çocukla birlikte kum havuzu yapmak ve oynamak
ü  Çocukla birlikte fidan, çiçek, sebze, tohum ekmek
ü  Masa kurarken, kaldırırken, giysi katlarken vb çocuğa sorumluluk vermek ve oyalanmasını sağlamak
ü  “tırnaklarını yersen tırnağındaki mikroplar ağzına yerleşir ve ağzında yaralar oluşmasına neden olabilir” gibi cümlelerle çocukla konuşmak
ü  Çocukla oturup, konu hakkında sakince konuşmak ve tırnak yemenin asıl nedenini öğrenmek
ü  Tırnaklarını sürekli kontrol etmek
ü  Ödül tablosu oluşturmak
ü  Tırnakları biraz uzadığında arkadaşlarının, öğretmeninin ya da komşuların yanında “artık tırnaklarımızı yemiyoruz” diyerek çocuğu övmek ve cesaretlendirmek
ü  Tırnak yiyor diye çocuğu dövmemek
ü  Gece uyurken fark ettirmeden ellerine bebe eldiveni takmak
ü  Çocuğu sürekli göz önünde bulundurmak
ü  Çocukla birlikte kek, poğaça yapmak ve bunu yaparken ona da sorumluluklar vermek

ü  Çocuğa tırnaklar yendiğinde neler olabileceğine dair internetten bozulmuş tırnak yapısı fotoğrafları göstererek caydırıcı bir taktik uygulamak

TEKNOLOJİ VE ÇOCUK

                                                          TEKNOLOJİ VE ÇOCUK


Dünya hızla değişiyor ve gelişiyor. Eski alışkanlıklar yerini yenilerine bırakıyor, doğrular yanlış, yanlışlar doğru olmaya başlıyor. Eski kuşak ile yeni kuşak arasında sıkışmış olan 1975-1990 arası doğan kişiler şuan birer anne baba oldu ve değişen dünya düzeninde çocuklarını nasıl yetiştireceğine bir türlü karar veremedi. Çocuklar geleneksel bir yapıda saygıyı, disiplini bilerek mi büyümeliler yoksa yapılandırmacı eğitimin serbestlik meşalesi altında mı? Günümüz annelerinin en çok merak ettiği şey teknolojinin çocuk eğitimindeki yeri ne olmalıdır? Çocuk kaç yaşında bilgisayar/tablet/ipad gibi teknolojik ürünlerle tanıştırılmalı veya günde kaç saat televizyon izlemelidir?
Yediğimiz, içtiğimiz, yaşadığımız her şey çocuklarımıza genetik miras olarak aktarılır. Şuan anne baba olan nesil, teknolojinin atak yapmaya başladığı dönemde bir çocukluk geçirdi, ulaşılmaz olan her şey şuan demode oldu ve çocuklarımız hep daha fazlasını ister hale geldi. Çocuğun kaç yaşında teknoloji ile tanıştığının aslında bir önemi yoktur. Önemli olan kurallı ve kontrollü bir tanışma ve birlikteliktir. Genel kural çocuğun okula başladığı dönemde teknoloji ile tanıştırılmasıdır ancak bütün ebeveynler bilir ki; bu imkansıza yakın bir durumdur. Çocuğu teknolojiden sakınmak gibi bir durum söz konusu olamaz, çocuğu teknolojiden yoksun bırakmak; ileride daha büyük sorunlara neden olabilir.
Çocuğun teknoloji ile tanışması bir kenara öncelikle,çocuğun asıl yönelmesi gereken faaliyetleri ele alalım. Yetişme tarzı; oyun, oyuncak, zeka oyunları, Legolar, yapbozlar olan bir çocuk yaratıcılık anlamında diğerlerinden üstün olacaktır. Çünkü teknolojik ürünler çocuğa bilgiyi, sesi, görüntüyü ve cevabı hazır olarak sunar ve çocuğun zihninin çalışmasına gerek kalmaz. Oysaki oyun oynayan, düşünen, sorgulayan, yapıp bozan, teoriler kuran, deneyen, yaparak ve yaşayarak öğrenen çocuğun zihni sürekli aktiftir, gelişir ve sürekli kendini geliştirir. oyun sırasında iletişim kurduğu (özellikle animistik dönemde) oyuncakları, arkadaşları veya hayali varlıkları çocuğun zihninin sürekli meşgul olmasını ve gelişmesini sağlar. Her ne kadar anneler “benim çocuğum bilgisayar sayesinde bir çok şeyi öğrendi” dese de haklılık payı yüksek olmasına rağmen bu öğrenme kesinlikle yaparak yaşayarak öğrenmenin yerini tutmaz.
“BENİM ÇOCUĞUM ÇOK ZEKİ, OKULA BAŞLAMADAN BİLGİSAYARDAN OKUMAYI ÖĞRENDİ, ADINI YAZABİLİYOR, HER ŞEYİ BİLİYOR” ANNELERİ J
Öncelikle belirtmek isterim ki (istisnalar hariç) çocuğun öğrendiği şey; okuma değil, görsel bütünleştirilmiş kayıt örneğidir. Açıklayacak olursak; örneğin bir çocuk instagram sembolünü gördüğünde “burası instagram, burada instagram yazıyor” diyebilir ve anneler de “çocuğum okumayı öğrendi” diye düşünebilir. Oysaki yine instagram sembolünü koyup, oraya insangarm gibi bir şey yazılsa çocuk orada yine “instagram” yazdığını söyler. Yani çocuk aslında okumayı öğrenmemiş belli bir yazı kalıbı ya da sembolü zihnine kodlamıştır. Birçoğumuzun çocuğu daha 2-3 yaşlarında bilgisayarı açabilir, istediği oyunları tıklayıp oyun oynamaya başlayabilir. Bu durum teknolojinin çocuğu çok zeki bir hale getirdiğini değil, yalnızca ezberlediği basamakları yapmayı öğrettiğini gösterir ki bu da zihin gelişiminde çok önemli bir rol oynamaz.
Teknolojinin öğreticilik boyutu da vardır elbetteki.  Çocuk harfleri, renkleri, İngilizce kelimeleri, hayvanları, bitkileri, meyveleri vs bilgisayar oyunlarından öğrenebilir. Bu durum ilk başlarda belirttiğimiz gibi kontrollü ve kurallı olmalıdır. Çocuk, eline ekmek verilip teknolojinin kucağına bırakılmamalı, ebeveynleri kontrolünde sınırlı saatlerde, sınırlı alanlarda oynamalıdır.
Teknolojiyi de bilsinler, mahrum kalmasınlar, öğrensinler ancak bir çocuk öncelikle kendini tanımalıdır, parklarda oynamalı, çimlerde yuvarlanmalı, koltuk tepelerinde dilediğince zıplamalı, sokaklarda koşmalı, düşmeli, kalkmalı, ağlamalı, gülmeli, arkadaş edinmeli, hayaller kurmalı, mücadele etmeli, duygularını açığa vurmayı öğrenmelidir. Teknoloji ile eninde sonunda tanışacak ve istemese de zaten içli dışlı olmak zorunda kalacaktır ancak unutmayalım ki; 0-6 yaşı elmas madeni gibi kıymetli yıllarıdır. o elması çıkartıp işlemek ya da kömür olmasını beklemek bizlere kalmıştır. Kömürlük olmuş bir toplum yaratmak da, bir mücevher kutusu yaratmak da annelerin elindedir.
Bilgisayarlar hiçbir yere kaçmaz ancak çocuklarımızın elmas zamanlarından giden her bir saniyenin geri dönüşü olmaz.

Derya Güneş
@cocukegitimi

dogrucocukegitimi@gmail.com

BOŞANMA

                                                                       BOŞANMA
Boşanma; anne ve babanın çeşitli sebeplerden dolayı artık bir aile olmaktan vazgeçmesi, ayrı yaşamaya karar vermesi ve bu kararı yasal yolla onaylamaları demektir. Hiç kimse boşanmak için evlenmez ancak evlendikten sonra ortaya çıkan şiddetli geçimsizlik, ailelerin aşırı müdahalesi, maddi ya da manevi sıkıntılar, taraflardan birinin ya da ikisinin psikolojik sorun ya da zayıflıkları, taraflardan birinin başka bir ilişkisinin olması gibi sebeplerle boşanmalar gerçekleşebilmektedir. Boşanma; doğum ya da ölüm gibi normal bir olay olmasa da değişen dünya düzeninde artık normallikler arasında yer almaya başlamıştır…
Peki anne babanın boşanmasından sonra çocukları ne gibi süreçler bekliyor, hangi yaş çocuğu boşanma olayından nasıl etkilenir, boşanma olayı çocuğa ne şekilde ve ne zaman söylenmelidir?
Boşanma olayından hangi yaş grubu nasıl etkilenir önce bunu paylaşalım:
1-3 yaş: bu yaştaki çocuklar boşanmanın ne demek olduğunun fazla ayrımında olmaz. Hayata yeni adapte olan, kendini ve çevreyi yeni keşfeden bir çocuk, boşanmayı normal bir şey olarak görür ya da farkına varmaz.
3-6 yaş: bu yaştaki çocuklar boşanmayı anlayabilir ancak tam olarak konuyu algılayamaz. Boşanmayı yalnızca taraflardan birinin evden ayrılması şeklinde nitelendirir.
6 ve 11 yaş: bu yaştaki çocuklar boşanmayı anlar ve en ağır travma grubudur, boşanmalardan en çok etkilenen yaş grubudur. Bu yaşta okul hayatının da başlaması ile birlikte çocuğun ebeveynden ayrılışı onda derin yaralar açabilir.
11 ve üzeri: ergenlik çağına denk gelen bu dönemde boşanma olayı daha karmaşık bir yapıda ve sebep sonuçları ile algılar ve kabullenememe, öfke nöbetleri, ebeveynlere karşı veya birine karşı cephe alma şeklinde açığa çıkabilir.
Boşanma olayının çocuk açısından 3 aşaması vardır:
1.       Boşanma kararının alınması
2.       Boşanma kararının çocuğa açıklanması
3.       Kararın uygulanışı
Bu aşamalarda anne babanın doğru tutumlarını maddeleyelim:
·         Boşanma kararının alınması aşamasında anne baba evdeki huzursuzluğu çocuğa yansıtmamalıdır.
·         Çocuk mümkünse düzeninin değişmeyeceği ebeveyne bırakılmalı ve ebeveynler bu konuda fikir birliği içerisinde olmalıdır.
·         Çocuğa kesinlikle yalan söylenmemeli (annen/baban ve ben artık evli kalmamaya ve ayrı evlerde yaşamaya karar verdik, ayrı evlerde yaşamak istememizin sebebi, anlaşamıyor olmamız ve senin zarar görmeni istememizdir, böyle hem daha iyi anlaşabileceğimize hem de daha huzurlu olacağımıza inanıyoruz) şeklinde bir açıklama yapılmalıdır.
·         Mümkünse çocuğun evi, odası, okulu, sınıfı, öğretmeni değiştirilmemelidir.
·         Evden ayrılan ebeveyn, evden bir anda değil bir haftalık süreçte yavaş yavaş ayrılmalı ve bu ayrılığı çocuğa çok acıklı bir şekilde yansıtmamalıdır.
·         Evden ayrılan ebeveyn, çocuğa her zaman kendisiyle görüşeceğini, kendi evinde de ona bir oda/yatak yapacağını, isterse bunu ikisinin birlikte yapabileceğini ve istediği zaman burada kalabileceğini söylemelidir.
·         Eğer çocuğun başka kardeşi varsa çocuk kardeşinden kesinlikle ayrılmamalıdır.
·         Boşanmanın normal bir şey olduğu çocuğa yaşına uygun bir dille anlatılmalıdır.
·         Çocuğun yanında kaldığı ebeveyn boşanmadan sonra gerekiyorsa psikolojik destek almalı ve evde bir matem havası yaratmamalıdır. Sürekli ağlayan bir anne ya da melankolik bir baba, çocuğun diğer ebeveyni suçlamasına neden olur.
·         Çocuğa boşanmanın kesinlikle kendisi ile alakalı olmadığı, bunun tamamen anne ve baba ile alakalı olduğu anlatılmalıdır. Aksi halde çocuk kendisini suçlar.
·         Çocuğun, boşanma olayından sonra özellikle ilk zamanlar evden ayrılan ebeveyn ile rahatça ve istediği zaman görüşebilmesi sağlanmalıdır.
·         Ebeveynlerden biri yeni bir evlilik düşünüyorsa boşanmanın ardından minimum 1 yıl sonra bunu çocuğa açıklamalıdır.
·         Ebeveyn evden ayrıldıktan sonra aynı gün normal hayata geçiş yapılmalıdır.
·         Ebeveyn boşanmadan sonra daha mutlu olduğunu çocuğa söylemeli veya belli etmelidir.
·         Evden ayrılan ebeveyn, çocuğu sık sık aramalı ve ona olan ilgisini azaltmamalıdır.
·         Çocukta, boşanma haberini aldıktan veya boşanma gerçekleştikten sonra öfke nöbetleri, inatçılık, asosyallik, içine kapanma, isyan, uyuşturucu-sigara gibi zararlı alışkanlık kullanımı, iştahsızlık ya da aşırı iştah, derslerinde gerileme, okul sorunu, uyku sorunu, tuvalet sorunu gibi sorunlar oluşabilir. Bunların olmaması için gerekli önlemler en baştan alınmalıdır. Eğer çocuk bunlardan birini ya da birkaçını yaşamaya başlamışsa, çocuğun yanında kalan ebeveyn, ayrılan ebeveynle hemen iletişime geçmeli ve ortak bir karar alıp, çocuğu gerekirse bir pedagoğa, psikoloğa götürmeli ve sorunu çözmelidir.
·         Evden ayrılan ebeveyn hakkında kalan ebeveyn ileri geri konuşmamalı, çocuğu kin ve nefretle doldurmamalı, ailesi hakkında kötü sözler söylememelidir.
·         Yaşı uygun çocuklar tatile, spor etkinliğine, dans etkinliğine, okul gezilerine vb yönlendirilmelidir. Bu, çocuğun yaşadıklarını hafifletmeye yardımcı olur ve kendini boşlukta hissetmekten kurtarır.
·         Çocuğun yanında kaldığı ebeveyn, boşanmadan sonra alkol, sigara, uyuşturucu gibi alışkanlıklara başlamamalıdır.
·         Boşanmadan sonra eve çocuğu rahatsız edecek arkadaşlar ya da partnerler getirilmemelidir
·         Çocuk, evden ayrılan ebeveynin ailesi ile (anneanne, babaanne, dede, hala, teyze, amca, dayı…) görüştürülmeye devam edilmelidir.
·         Çocuk boşanma sırasında kesinlikle mahkemeye götürülmemelidir.
·         Ebeveynlerden biri ayrılınca evde herhangi bir düzen değişikliğine gidilmeden normal düzen sürdürülmeye devam edilmelidir.



Derya Güneş
@cocukegitimi
dogrucocukegitimi@gmail.com


KARDEŞ KISKANÇLIĞI

                                                         KARDEŞ KISKANÇLIĞI

Kardeş kıskançlığı;  çocuğun, annesinin hamile olduğunu öğrendiği/anladığı andan itibaren başlayan ve “acaba ben artık eskisi gibi sevilmeyecek miyim?” düşüncesi ile gelişip artan, tamamen doğal bir duygudur.
Çocuklarda kardeş kıskançlığı çok farklı tepkilerle ortaya çıkabilir. Bazı anneler bu tepkileri çok ağır bir şekilde görüp yaşarken, bazı anneler durumu fark etmez bile. Çocukların verdikleri bu kıskançlık tepkileri tamamen ailenin tutumu ve çocuğun mizacı ile şekillenen tepkilerdir. Bu tepkiler fiziksel ve duygusal tepkiler olarak ikiye ayrılır:
Kardeş kıskançlığında fiziksel tepkiler:
*Kusma
*tırnak yeme
*altına kaçırma
*sık aralıklarla hasta olma
*saçlarını/kaşlarını koparma
*kendine zarar verme
*çıplak dolaşmak isteme
*yemek yemek istememe
*uyku saatlerinde sürekli sorun çıkarma/uyumama
*geceleri uyanma/ağlama şeklinde ortaya çıkar.

Kardeş kıskançlığında duygusal tepkileri ise şöyle sıralayabiliriz:
*bebek gibi konuşma
*sürekli ağlanma
*aşırı hassas ve duyarlı olma
*biberon gibi bebek eşyalarına merak salma/sütünü, suyunu bununla içmek isteme
*aşırı inatçı ve kaba hareketler sergileme
*sürekli hasta olduğundan yakınma
*anne ve babadan ayrılmaktan korkma
*anneye karşı aşırı bir bağlanma duygusu geliştirme
*bazen babaya karşı öfke duyma
*ya da tam tersi anneden babadan kopma/uzaklaşma
*paylaşmaktan nefret etme ve bunun için arkadaşlarıyla kavga etme
*annenin çalışmasından yakınma
*sürekli annenin kucağını isteme
*öfke nöbetleri
*duygusal krizler gibi birçok farklı tepki olarak görebiliriz.
Kardeş kıskançlığında, özellikle küçük yaşlardaki çocuklar ağır duygusal travmalar geçirebilir. Bunda genellikle anne babanın yanlış tutumu tetikleyici rol oynar. Bu yanlış tutumları ise şöyle sıralayabiliriz:
*yeni bir kardeşin gelişinin, evde bayram havası yaratması ve çocuğa olan ilginin azalması
*yeni kardeşe yeni ve güzel eşyalar almak ve bunu çocuğun gözü önünde yapmak
*yeni kardeşe hoş geldin partisi gibi partiler yaparken çocuğa olan ilginin azalması
*henüz yeni kardeş doğmadan çocuğa sorumluluk yüklemek
* yeni kardeş doğmadan çocuğun yaşam alanını kısıtlamak(örneğin odayı ikiye bölmek)
*”sen artık abi /abla olacaksın/oldun, bebek gibi davranma, uslu ol” gibi çocuğu kısıtlayıcı cümleler sarf etmek
*annenin ”kardeşin de olacağı için ben çalışmak zorundayım, artık daha tutumlu olmak zorundayız, artık çok fazla oyuncak almayacağız” gibi cümlelerle çocuğu zorunlu ve isteksiz paylaşıma yöneltmek
*annenin hamileliği ya da ilk doğan döneminde çok şikayet etmesi ve sürekli hasta olduğu için yakınması
*hamilelik süresinde annenin, babayı suçlayıcı tavrı
* annenin “hamileyim, hastayım, yorgunum” gibi yakınmalarla çocuğa olan ilgisini azaltması
*yeni bebeğin anneyi çok yorduğu, yıprattığı izlenimi yaratmak
* çocuğun yanında yeni doğan bebeği sürekli sevmesi, öpmesi, okşaması
*bebeği, çocuğun gözü önünde emzirmek…

Bunlar gibi ailenin farkında olmadan yaptığı yanlış davranışlar çocuklarda kardeş kıskançlığı tab seviyelere çıkartır ve kardeş kıskançlığı kabusu başlar. Bu konuda ailenin öncelikle kabul etmesi gereken nokta; kardeş kıskançlığının çok normal bir duygu/süreç olduğu ve atlatılamayacak bir sorun gibi görülmemesi gerektiğidir. Anne babanın doğru tutumu ile kardeş kıskançlığı kısa sürede aşılabilir veya azaltılabilir. Sırada anne babanın kardeş kıskançlığı konusunda yapması gereken doğru tutumları sıralayalım:
*annenin, hamileliğini en başından çocuğa güzel bir dille anlatması (benim karnımda bir bebek var, o büyüyecek ve doğacak, sonra sana hem arkadaş hem kardeş olacak, daha güzel ve büyük bir aile olacağız, çok mutlu olacağız, adını birlikte koyacağız, onu koruyacaksın, onu birlikte büyüteceğiz, bebekle birlikte parklara gideceğiz gibi heveslendirici bir tavır sergilemek
* annenin hamileliği süresince sıkıntılarını kesinlikle çocuğa yansıtmaması ve bundan mutluluk duyduğunu belli etmesi
*bebek doğunca bebeğin gelişini değil, çocuğun abi/abla oluşunu yakın aile fertleri ile kutlamak ve çocuğa seveceği hediyeler almak
*çocuğa özel pasta, kurabiye vb hazırlatmak ve bunu kardeşinin gelişi şerefine yaptığınızı belirtmek
*bebek doğduğunda çocuğa çok istediği bir bisiklet, oyuncak vs alınması ve bunu kardeşinin hediye ettiğini söylenmesi
*bebeğe bir şey alındığında mutlaka çocuğa da bir şey almak
*anne bebekle ilgilenirken, babanın da büyük olanla ilgilenmesi ve çocuğu ilgiden mahrum bırakmamak
*kardeşin doğumuyla birlikte evde çocuğu rahatsız edecek değişiklikler yapmamak
*çocuğa karşı her zaman olunduğundan daha sabırlı ve şefkatli olmak
*çocukla sürekli iletişim halinde olmak
*bebeği çocuğun gözü önünde emzirmemek, yanınızda yatırmamak
*bebekle çocuğun sürekli ve uzun süre bir arada vakit geçirmesini avantaj olarak görmemek, ara sıra çocuğu dışarı çıkartarak nefes almasını sağlamak(tiyatro, sinema, oyun grubu, oyun bahçeleri, parklar, anneanne, babaanne…)
Kardeş kıskançlığı ömür boyu devam eden bir duygudur, bu duygu yok edilemez. Ancak doğru tutumla sağlıklı ve avantajlı bir hale dönüştürülebilir ve azaltılabilir.
Sorunları avantaja çevirmek tamamen bizim elimizdedir. Yeter ki doğru adımları, doğru ve kararlı bir şekilde uygulayabilelim.

DERYA GÜNEŞ
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ VE ÇOCUK GELİŞİM UZMANI
@cocukegitimi