18 Şubat 2015 Çarşamba

TEKNOLOJİ VE ÇOCUK

                                                          TEKNOLOJİ VE ÇOCUK


Dünya hızla değişiyor ve gelişiyor. Eski alışkanlıklar yerini yenilerine bırakıyor, doğrular yanlış, yanlışlar doğru olmaya başlıyor. Eski kuşak ile yeni kuşak arasında sıkışmış olan 1975-1990 arası doğan kişiler şuan birer anne baba oldu ve değişen dünya düzeninde çocuklarını nasıl yetiştireceğine bir türlü karar veremedi. Çocuklar geleneksel bir yapıda saygıyı, disiplini bilerek mi büyümeliler yoksa yapılandırmacı eğitimin serbestlik meşalesi altında mı? Günümüz annelerinin en çok merak ettiği şey teknolojinin çocuk eğitimindeki yeri ne olmalıdır? Çocuk kaç yaşında bilgisayar/tablet/ipad gibi teknolojik ürünlerle tanıştırılmalı veya günde kaç saat televizyon izlemelidir?
Yediğimiz, içtiğimiz, yaşadığımız her şey çocuklarımıza genetik miras olarak aktarılır. Şuan anne baba olan nesil, teknolojinin atak yapmaya başladığı dönemde bir çocukluk geçirdi, ulaşılmaz olan her şey şuan demode oldu ve çocuklarımız hep daha fazlasını ister hale geldi. Çocuğun kaç yaşında teknoloji ile tanıştığının aslında bir önemi yoktur. Önemli olan kurallı ve kontrollü bir tanışma ve birlikteliktir. Genel kural çocuğun okula başladığı dönemde teknoloji ile tanıştırılmasıdır ancak bütün ebeveynler bilir ki; bu imkansıza yakın bir durumdur. Çocuğu teknolojiden sakınmak gibi bir durum söz konusu olamaz, çocuğu teknolojiden yoksun bırakmak; ileride daha büyük sorunlara neden olabilir.
Çocuğun teknoloji ile tanışması bir kenara öncelikle,çocuğun asıl yönelmesi gereken faaliyetleri ele alalım. Yetişme tarzı; oyun, oyuncak, zeka oyunları, Legolar, yapbozlar olan bir çocuk yaratıcılık anlamında diğerlerinden üstün olacaktır. Çünkü teknolojik ürünler çocuğa bilgiyi, sesi, görüntüyü ve cevabı hazır olarak sunar ve çocuğun zihninin çalışmasına gerek kalmaz. Oysaki oyun oynayan, düşünen, sorgulayan, yapıp bozan, teoriler kuran, deneyen, yaparak ve yaşayarak öğrenen çocuğun zihni sürekli aktiftir, gelişir ve sürekli kendini geliştirir. oyun sırasında iletişim kurduğu (özellikle animistik dönemde) oyuncakları, arkadaşları veya hayali varlıkları çocuğun zihninin sürekli meşgul olmasını ve gelişmesini sağlar. Her ne kadar anneler “benim çocuğum bilgisayar sayesinde bir çok şeyi öğrendi” dese de haklılık payı yüksek olmasına rağmen bu öğrenme kesinlikle yaparak yaşayarak öğrenmenin yerini tutmaz.
“BENİM ÇOCUĞUM ÇOK ZEKİ, OKULA BAŞLAMADAN BİLGİSAYARDAN OKUMAYI ÖĞRENDİ, ADINI YAZABİLİYOR, HER ŞEYİ BİLİYOR” ANNELERİ J
Öncelikle belirtmek isterim ki (istisnalar hariç) çocuğun öğrendiği şey; okuma değil, görsel bütünleştirilmiş kayıt örneğidir. Açıklayacak olursak; örneğin bir çocuk instagram sembolünü gördüğünde “burası instagram, burada instagram yazıyor” diyebilir ve anneler de “çocuğum okumayı öğrendi” diye düşünebilir. Oysaki yine instagram sembolünü koyup, oraya insangarm gibi bir şey yazılsa çocuk orada yine “instagram” yazdığını söyler. Yani çocuk aslında okumayı öğrenmemiş belli bir yazı kalıbı ya da sembolü zihnine kodlamıştır. Birçoğumuzun çocuğu daha 2-3 yaşlarında bilgisayarı açabilir, istediği oyunları tıklayıp oyun oynamaya başlayabilir. Bu durum teknolojinin çocuğu çok zeki bir hale getirdiğini değil, yalnızca ezberlediği basamakları yapmayı öğrettiğini gösterir ki bu da zihin gelişiminde çok önemli bir rol oynamaz.
Teknolojinin öğreticilik boyutu da vardır elbetteki.  Çocuk harfleri, renkleri, İngilizce kelimeleri, hayvanları, bitkileri, meyveleri vs bilgisayar oyunlarından öğrenebilir. Bu durum ilk başlarda belirttiğimiz gibi kontrollü ve kurallı olmalıdır. Çocuk, eline ekmek verilip teknolojinin kucağına bırakılmamalı, ebeveynleri kontrolünde sınırlı saatlerde, sınırlı alanlarda oynamalıdır.
Teknolojiyi de bilsinler, mahrum kalmasınlar, öğrensinler ancak bir çocuk öncelikle kendini tanımalıdır, parklarda oynamalı, çimlerde yuvarlanmalı, koltuk tepelerinde dilediğince zıplamalı, sokaklarda koşmalı, düşmeli, kalkmalı, ağlamalı, gülmeli, arkadaş edinmeli, hayaller kurmalı, mücadele etmeli, duygularını açığa vurmayı öğrenmelidir. Teknoloji ile eninde sonunda tanışacak ve istemese de zaten içli dışlı olmak zorunda kalacaktır ancak unutmayalım ki; 0-6 yaşı elmas madeni gibi kıymetli yıllarıdır. o elması çıkartıp işlemek ya da kömür olmasını beklemek bizlere kalmıştır. Kömürlük olmuş bir toplum yaratmak da, bir mücevher kutusu yaratmak da annelerin elindedir.
Bilgisayarlar hiçbir yere kaçmaz ancak çocuklarımızın elmas zamanlarından giden her bir saniyenin geri dönüşü olmaz.

Derya Güneş
@cocukegitimi

dogrucocukegitimi@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder