TEKNOLOJİ VE ÇOCUK
Dünya hızla değişiyor ve gelişiyor. Eski alışkanlıklar
yerini yenilerine bırakıyor, doğrular yanlış, yanlışlar doğru olmaya başlıyor.
Eski kuşak ile yeni kuşak arasında sıkışmış olan 1975-1990 arası doğan kişiler
şuan birer anne baba oldu ve değişen dünya düzeninde çocuklarını nasıl
yetiştireceğine bir türlü karar veremedi. Çocuklar geleneksel bir yapıda
saygıyı, disiplini bilerek mi büyümeliler yoksa yapılandırmacı eğitimin
serbestlik meşalesi altında mı? Günümüz annelerinin en çok merak ettiği şey
teknolojinin çocuk eğitimindeki yeri ne olmalıdır? Çocuk kaç yaşında
bilgisayar/tablet/ipad gibi teknolojik ürünlerle tanıştırılmalı veya günde kaç
saat televizyon izlemelidir?
Yediğimiz, içtiğimiz, yaşadığımız her şey çocuklarımıza
genetik miras olarak aktarılır. Şuan anne baba olan nesil, teknolojinin atak
yapmaya başladığı dönemde bir çocukluk geçirdi, ulaşılmaz olan her şey şuan
demode oldu ve çocuklarımız hep daha fazlasını ister hale geldi. Çocuğun kaç
yaşında teknoloji ile tanıştığının aslında bir önemi yoktur. Önemli olan
kurallı ve kontrollü bir tanışma ve birlikteliktir. Genel kural çocuğun okula
başladığı dönemde teknoloji ile tanıştırılmasıdır ancak bütün ebeveynler bilir
ki; bu imkansıza yakın bir durumdur. Çocuğu teknolojiden sakınmak gibi bir
durum söz konusu olamaz, çocuğu teknolojiden yoksun bırakmak; ileride daha
büyük sorunlara neden olabilir.
Çocuğun teknoloji ile tanışması bir kenara öncelikle,çocuğun
asıl yönelmesi gereken faaliyetleri ele alalım. Yetişme tarzı; oyun, oyuncak,
zeka oyunları, Legolar, yapbozlar olan bir çocuk yaratıcılık anlamında
diğerlerinden üstün olacaktır. Çünkü teknolojik ürünler çocuğa bilgiyi, sesi,
görüntüyü ve cevabı hazır olarak sunar ve çocuğun zihninin çalışmasına gerek
kalmaz. Oysaki oyun oynayan, düşünen, sorgulayan, yapıp bozan, teoriler kuran,
deneyen, yaparak ve yaşayarak öğrenen çocuğun zihni sürekli aktiftir, gelişir
ve sürekli kendini geliştirir. oyun sırasında iletişim kurduğu (özellikle
animistik dönemde) oyuncakları, arkadaşları veya hayali varlıkları çocuğun
zihninin sürekli meşgul olmasını ve gelişmesini sağlar. Her ne kadar anneler
“benim çocuğum bilgisayar sayesinde bir çok şeyi öğrendi” dese de haklılık payı
yüksek olmasına rağmen bu öğrenme kesinlikle yaparak yaşayarak öğrenmenin yerini
tutmaz.
“BENİM ÇOCUĞUM ÇOK ZEKİ, OKULA BAŞLAMADAN BİLGİSAYARDAN
OKUMAYI ÖĞRENDİ, ADINI YAZABİLİYOR, HER ŞEYİ BİLİYOR” ANNELERİ J
Öncelikle belirtmek isterim ki (istisnalar hariç) çocuğun
öğrendiği şey; okuma değil, görsel bütünleştirilmiş kayıt örneğidir.
Açıklayacak olursak; örneğin bir çocuk instagram sembolünü gördüğünde “burası
instagram, burada instagram yazıyor” diyebilir ve anneler de “çocuğum okumayı
öğrendi” diye düşünebilir. Oysaki yine instagram sembolünü koyup, oraya
insangarm gibi bir şey yazılsa çocuk orada yine “instagram” yazdığını söyler.
Yani çocuk aslında okumayı öğrenmemiş belli bir yazı kalıbı ya da sembolü
zihnine kodlamıştır. Birçoğumuzun çocuğu daha 2-3 yaşlarında bilgisayarı
açabilir, istediği oyunları tıklayıp oyun oynamaya başlayabilir. Bu durum
teknolojinin çocuğu çok zeki bir hale getirdiğini değil, yalnızca ezberlediği
basamakları yapmayı öğrettiğini gösterir ki bu da zihin gelişiminde çok önemli
bir rol oynamaz.
Teknolojinin öğreticilik boyutu da vardır elbetteki. Çocuk harfleri, renkleri, İngilizce
kelimeleri, hayvanları, bitkileri, meyveleri vs bilgisayar oyunlarından
öğrenebilir. Bu durum ilk başlarda belirttiğimiz gibi kontrollü ve kurallı
olmalıdır. Çocuk, eline ekmek verilip teknolojinin kucağına bırakılmamalı, ebeveynleri
kontrolünde sınırlı saatlerde, sınırlı alanlarda oynamalıdır.
Teknolojiyi de bilsinler, mahrum kalmasınlar, öğrensinler
ancak bir çocuk öncelikle kendini tanımalıdır, parklarda oynamalı, çimlerde
yuvarlanmalı, koltuk tepelerinde dilediğince zıplamalı, sokaklarda koşmalı,
düşmeli, kalkmalı, ağlamalı, gülmeli, arkadaş edinmeli, hayaller kurmalı,
mücadele etmeli, duygularını açığa vurmayı öğrenmelidir. Teknoloji ile eninde
sonunda tanışacak ve istemese de zaten içli dışlı olmak zorunda kalacaktır
ancak unutmayalım ki; 0-6 yaşı elmas madeni gibi kıymetli yıllarıdır. o elması
çıkartıp işlemek ya da kömür olmasını beklemek bizlere kalmıştır. Kömürlük
olmuş bir toplum yaratmak da, bir mücevher kutusu yaratmak da annelerin
elindedir.
Bilgisayarlar hiçbir yere kaçmaz ancak çocuklarımızın elmas
zamanlarından giden her bir saniyenin geri dönüşü olmaz.
Derya Güneş
@cocukegitimi
dogrucocukegitimi@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder