23 Temmuz 2015 Perşembe

ÇOCUĞUN GÖZÜNDEN ANNE

ÇOCUKLAR ANNELERİNİ NASIL GÖRÜR ACABA?



Hepimiz merak etmişizdir; "Acaba çocuğum beni nasıl görüyor? Ben nasıl bir anneyim?..." Her çocuk özellikle daha fazla zaman geçirdiği annesini gözlemleyerek ve yaşayarak  tanır. Bu yüzden annenin rol-model davranışları çocuk için hayati önem taşır.

Çocukların gözünden anneler; gün içinde ağırlıklı olarak gösterdikleri davranışlar, kullandığı cümleler ve uyguladıkları disiplin metotlarına göre 6 gruba ayrılmış. Hiçbir anne tam olarak belli bir gruba ait olamaz. Gün içindeki psikolojik durum, yaşantılar, hastalıklar vs annenin ait olduğu grubun sürekli değişmesini sağlar. Peki siz ağırlıklı olarak hangi grupta duruyorsunuz?



                                                        1. OTORİTER ANNE


BASKIN / TUTUCU / DİKTATÖR MODEL

  • Evde ağırlı kontrol annededir.
  • Babadan çok annenin sözü geçer.
  • İzinler anneden alınır.
  • Yapılacak ya da yapılmayacak şeylere anne karar verir.
  • Emir kiplerini sıkça kullanırlar.
Ağırlıklı olarak kullandıkları cümleler:

"İzin vermiyorum!"
"Odanı topla!"
"Ağlarsan döverim!"
"Atlama/zıplama/oynama...!"
"Etrafı dağıtma!"
"Çabuk yatağa!"
"Bilgisayar başından kalk!"
"Yemeğini bitir!"
"Üstünü kirletme!"
"Oyuncaklarını dağıtma!"
"Yasak!"
"Şimdi polis amca sana kızacak!"...



                                                      2. AŞIRI KORUYUCU ANNE


  • Sürekli olarak "Çocuğuma bir şey olacak!" korkusu taşır.
  • Çocuğun hastalanması/yaralanması vs anne için dünyanın sonu haline gelir.
  • Çocuğun başına bir şey geleceği korkusundan, çocuğa sorumluluk vermekten kaçınır.
  • Öz bakım becerilerinin gelişmesine ket vurur, çocuğun yapacağı her şeyi kendi yapar.
  • Bağımsız hareket etmesine asla izin vermez.
  • Çocuğu konusunda aşırı ilgi beklentisindedir.
Ağırlıklı olarak kullandıkları cümleler:

"Dur ben yaparım!"
"Sen dik dur, ayakkabılarını ben bağlarım"
"Sen kaşık tutamazsın, ben yediririm"
"Lütfen ağlama, ne istersen alacağım"
"Sokakta tek başına oynayamazsın, ben de gelip seni izleyeceğim"
"Arkadaşlarınla parka gitmene izin veremem, ben de geleceğim"
"Yatağını ben toplarım, sen oyun oyna"
"Dağıtsan da önemli değil, oyuncaklarını ben toplarım"
"Yürümene gerek yok, ben seni kucağıma alırım"
"Sıkı giydireyim de aman hasta olma"
"Sen uğraşma,ben hallederim"...


                                                 3. İLGİSİZ ANNE


  • Bu anneler için hayata dair her şey, çocuktan önce gelir.
  • Çocuk genellikle babanın isteği, çevre baskısı ya da istenmeden dünyaya getirilmiştir.
  • Aşırı koruyucu anne modelinin tam zıttıdır, diyebiliriz.
  • Anne sosyal medya ile, çocuğun ihtiyaçlarını aksatacak kadar haşır neşir durumdadır.
  • Genellikle çocuğun söylediklerine kulak asmaz ya da dinler gibi yapalar ama dinlemezler.
  • Çocuk onlar için tamamen bağımsız, kendi kendine hareket edebilmelidir.
  • Evin temizliği, yapılacak yemek ya da gezilecek yerler çocuğun ihtiyaçlarından önce gelir.


Ağırlıklı olarak kullandıkları cümleler:

"Git başımdan!"
"Şunu yazayım döneceğim sana"
"Bir dakika bile sabredemiyorsun!"
"İşim var!"
"Daha sonra söyle!"
"Git televizyon izle!"
"Al şu tableti/telefonu bir kenarda sessizce oyna!"
"İstersen atla bak gör neler olacak!"
"Yaralanınca sakın bana ağlama!"
"Düşersen yanıma gelme!"
"Bilmiyorum, git babana sor!"
"Seninle uğraşamam!"
"Ben uyuyorum, kendi yemeğini kendin ye!"
"Susar mısın lütfen!"...


                                                         4. MUTSUZ ANNE


  • Bu anneler de ilgisiz annelerde olduğu gibi genellikle çocuğu istem dışı dünyaya getirmiştir.
  • Sürekli şikayet halindedirler.
  • Başka anneler için çok sorun teşkil etmeyen şeyler bu anneler için bağırıp çağırmaya sebeptir.
  • Hayat şartlarından sürekli yakınırlar.
  • Çocuğu suçlayıcı bir üslup kullanırlar.
  • Çocuğun ihtiyaçlarını gidermekte aceleci değildirler.
  • Çocukla iletişim kurmakta zorlanırlar ya da iletişim minimum seviyededir.
  • Baba ile işbirliği yapmakta zorlanırlar.
  • Çocuğu sürekli birilerinin başına atıp, uyuma ya da evden birkaç saatliğine de olsa uzaklaşma isteğindedirler.
  • Bu anneler çocuklarına vicdan azabı çektirerek, uslu durmalarını sağlamaya çalışırlar.
Ağırlıklı olarak kullandıkları cümleler:

"Uykum var"
"Seni anneannene/babaannene bırakayım mı?"
"Beni çok üzüyorsun!"
"Senin yüzünden hasta oldum"
"Başımı ağrıtıyorsun, sessiz ol!"
"Böyle yaparsan hasta olurum, beni hastaneye götürürler, sen de yalnız kalırsın!"
"Lütfen gidip diğer odada oynar mısın!"
"Zaten baban da hep öyle yapar!"
"Babana çekmişsin!"
"Böyle yapmaya devam edersen seni terk ederim, kendine başka anne bulursun!"...


                                                     5. POLLYNNA ANNE

  • Pollynnacılık "aşırı iyimserlik" anlamında kullanılır. Bu anneler kötü durumlarda bile aşırı iyimser davranarak çocuğun gerçeklerden uzak kalmasını sağlar.
  • Çocuğun başarılı olmasını sağlamaktan yana değil, başarısızlığını örtbas etmekten yana tutum sergilerler.
  • Çocuğu başaramayacağı şeylerin altına sokabilirler ve çocuğun hayal kırıklığı yaşamasına sebep olurlar.
  • Hedefleri gerçeklikten uzaktır.
  • Yaşanan kötü olayları çocuktan saklarlar ve gerçekle yüzleşmesine engel olurlar.
  • Otoriteleri sağlam değildir.
Ağırlıklı olarak kullandıkları cümleler:

"Bir şey olmaz:)"
"Amaan ne olacak!"
"5 yaşındasın ama bence araba kullanabilirsin:)"
"Deden öldü ama yakında geri gelecek, sana hediyeler getirecek"
"İstediğin kadar arkadaşlarının evinde kalabilirsin, tabi ki izin veriyorum"
"Yeter ki iste!"
"3 yaşında da olsan yürüyen merdivenden tek başına inebilirsin, sana inanıyorum"
"Eminim senin suçun değildir"...


                                                6. DEMOKRATİK ANNE


  • İdeal anne modelidir.
  • Çocuğa yeterince zaman ayırır ve zamanı kaliteli değerlendirir.
  • Çocuğuyla iletişimi maksimum seviyededir.
  • Çocuğun ihtiyaçlarına zaman kaybetmeden cevap verir.
  • Sevgisini belli eder.
  • Çocuğuna gerçekleri söylemekten ve yaşına uygun şekilde ifade etmekten asla kaçınmaz.
  • Çocuğuna "Hayır!" demeyi bilir.
  • Çocuğun gelişimini takip eder, kendini geliştirir.
  • Çocuğuyla arkadaş değil, çocuğuna gerçek bir anne olur.
  • Otoritesi sağlam ve insancıldır.
  • Baba ile iletişim kurup, iş birliği yapmakta ustadır.
  • Çocuğunu kıskanmaz.
  • Çocuğun her şeye ve her şeyin en iyisine sahip olması için değil, ihtiyacı kadar ve mutlu olabileceği derecede sahip olması için çabalar.
Ağırlıklı olarak kullandıkları cümleler:

"Seni seviyorum"
"Seninle vakit geçirmeyi seviyorum"
"Sen benim için değerlisin"
"Başarabilirsin, sana inanıyorum"
"Bunu yapabilmek için daha çok küçüksün, şunu denemeye ne dersin?"
"Denemek ister misin?"
"Seni dinliyorum"
"Başarısız olman seni sevmeyeceğim anlamına gelmez"
"Bir sonrakinde daha başarılı olabilirsin"
"Bunu bilmiyorum ama araştırıp seninle paylaşacağım"
"Birlikte öğrenelim mi?"
"Babanla konuşup, senin için doğru kararı almamıza zaman tanı lütfen"
"Bunun doğru olmadığını, bir kez daha düşünmeni istiyorum"
"Dikkat etmezsen düşebilirsin, yaralanmanı istemem"
"Sana hediye olarak çok güzel bir kitap aldım, eminim çok seveceksin"
"Bunun için şuan param yok, belki daha sonra alabiliriz"
"Bunun gerekli olduğunu düşünmüyorum, gereksiz şeyler almak güzel değildir"
"Birlikte spor yapmak / dua etmek / bisiklete binmek... ister misin?"

Demokratik bir anne olmak; sabır, tecrübe ve zaman isteyebilir. Diğer annelik aşamalarından geçmeden yani tecrübe kazanmadan demokratik bir tutum sergilemek oldukça güçtür. Hiçbir annenin kullandığı cümleler yüzünden kendini belli bir kategoriye sokup, üzülmesine gerek yoktur.
Annelik hayat boyu süren bir süreçtir, her zaman daha iyisi için çabalamak en yerinde tutum olacaktır.

DERYA GÜNEŞ
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ



                                            

                                             



15 Temmuz 2015 Çarşamba

0 - 3 YAŞTA ZİHİNSEL (BİLİŞSEL) GELİŞİM0

0 - 3 YAŞTA SAĞLIKLI ZİHİNSEL GELİŞİM

Her çocuk belli bir zeka kapasitesi ile dünyaya gelir. Zeka doğuştan getirilen bir özellik olduğu gibi arttırılması mümkün değildir. Önceki yıllarda zeka; tek "genel" alan ile tanımlanmış ve keskin çizgilerle diğer gelişim evrelerinden ayrı tutulmuştur. Ancak daha sonraları zeka;
  • sözel\dilsel
  • mantıksal\matematiksel
  • görsel\mekansal
  • müziksel\ritmik
  • sosyal\kişiler arası
  • bedensel
  • içsel\kişiye dönük
  • doğacı\varoluşsal olarak 8 farklı alana ayrılmıştır. Eskiden matematikte başarılı olmayan bir çocuk "tembel" diye yaftalanırken,zekanın alanlara ayrılması ve yapılandırmacı eğitim anlayışıyla birlikte "matematiği yani mantıksa zekası zayıfsa bile farklı bir zeka alanında iyidir" anlayışı doğmuştur. Böylelikle sınırları belli olan ve kapasitesi artırılamaz denilen zeka; farklı bilişsel alanlar, çevresel etkenler, aile gibi unsurlar ile "genişletilebilir" bir tanım halini almıştır. Örnekleyecek olursak; bundan 20 yıl önce çocukların bu kadar fazla bilgisayar kullanması mümkün değildi, yalnızca evinde bilgisayar olan çocuklar kullanıyordu. Şimdilerde ise 4 yaşındaki bir çocuğun elinde bile laptoplar, tabletler, akıllı telefonlar var ve biz onlar için "şimdiki çocuklar çok zeki!" diyoruz. Halbuki kişinin zekası yalnızca "tarihsel gelişim faktörü" ile genişletilmiştir o kadar...
 0 -3 yaş arası çocuklarda zihinsel gelişim zeka ile orantılı ve yaşamını birincil dereceden etkileyen en önemli gelişim alanıdır. Çocuğun zihinsel gelişimi; sosyal\duygusal gelişimini, öz bakım becerilerini ve dil gelişimini büyük oranda etkilediği gibi aynı zamanda bu alanlardaki gelişimleri de zihinsel gelişimlerini etkiler. Yani gelişim alanları arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Peki her şeyin en iyisine sahip olmasını istediğimiz, en zeki, en çalışkan, en güzel, en yetenekli ve en önemlisi kendilerine has \ özel olmasını istediğimiz yavrularımızın sağlıklı zihinsel gelişimi için ebeveyn olarak üzerimize düşen görevler nelerdir?

SAĞLIKLI ZİHİNSEL GELİŞİM İÇİN EBEVEYNLERE DÜŞEN GÖREVLER



   1.  0 - 3 yaş arasında sağlıklı zihinsel gelişimin olmazsa olmaz birincil koşulu; DÜZENLİ UYKUDUR. Aslında bunu "yeterli uyku" olarak da değiştirebiliriz. Çünkü her çocuğun uyku saati, uyku düzeni farklı olabilir. 6 haftalık olana kadar uyku düzeni oturmaz. 6 haftalıktan sonra ise;


  • 4 aylık : 9-12 saat
  • 6 aylık : 11 saat
  • 9 aylık : 11-12 saat
  •  1 yaş : 10-11 saat
  • 18 aylık : 12 saat
  • 2 yaş : 11-12 saat
  • 3 yaş : 10-11 saat
  • 4-5 yaş : 10-12 saat uyumaları gerekmektedir. ( Gece uykusu )
Çocukların bu dönemde kesintisiz ve kaliteli uyku uyması; gece uyurken hipofiz bezinin büyüme hormonu salgılamasını, uyanıkken öğrendiklerinin içselleştirilmesi ve zinde bir şekilde uyanarak daha hevesli ve meraklı olmasını sağlar.

    2. BESLENME. Sağlıklı zihinsel gelişimin en önemli ikinci basamağı ise; çocuğun  yaşına uygun, yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesidir. İlk 6 ay kesintisiz ve ek gıdasız anne sütü, bol kalsiyum, vitamin, proteinli, doğal gıdaların yedirilmesi, alerjik reaksiyon gösterdiği gıdalardan uzak tutulması, yemek saatlerinin düzenli olması, doyduktan sonra zorla yemek yedirilmemesi, doymadan yemeğin kesilmemesi, fındık, ceviz, balık gibi besin değeri yüksek gıdaların tüketilmesi çocuğun zihinsel gelişimine olumlu katkılar sağlayacaktır.


   3.  YAŞINA UYGUN OYUNLAR. Her çocuk belli reflekslerle doğar ve bu refleksler yaşı ilerledikçe bilinçli eylemlere dönüşür. Çocuğun zekasının en fazla ortaya koyulduğu ve geliştirilebildiği alan oyun alanıdır. Çocuk oyun oynarken saymayı, kelimeleri, konuşmayı, mantık yürütmeyi, sosyal ilişkiler kurmayı, toplumsal kuralları, bedenini kullanmayı, kendini korumayı, bağlantılar kurmayı ve en önemlisi "kendini" öğrenir. Küçüklüğünden büyümesine doğru;

  • ses çıkaran çıngıraklı oyuncaklar
  • dokunma hissini tatmin edebilecek farklı yüzeylere sahip oyuncaklar
  • legolar
  • takmalı - çıkarmalı oyuncaklar
  • yapbozlar
  • boyama malzemeleri
  • toplar vs tamamen eğitici değeri olan materyallerden seçilmelidir ve bu oyuncaklar oyunları sırasında aktif şekilde kullanılmalıdır.

  

   4.  SEVGİ - İLGİ. Alakasız gibi görünse de yapılan araştırmalar göstermiştir ki; sevgi ve ilgi ile büyüyen öz güveni yüksek çocuklar zeka kapasitelerini kullanmada, gözler önüne sermede ve geliştirmede daha girişken ve cesaretlidirler. 
  • Ebeveynler olarak onları her zaman dinlemeli, 
  • söyledikleri ile alakalı sorular sormalı, 
  • sorularını yanıtsız bırakmamalı gerekirse sorduğu sorularla alakalı araştırma yapmalı
  • anne baba olarak uyurken değil uyanıkken sevmeli
  • severken sağlıklı fiziksel temas çemberinde dokunarak sevmeli
  • her gün mutlaka kitap okumalı veya eline kumaştan yapılmış dokunsal kitaplar vererek okuma sevgisini aşılamalı
  • yeterli fiziksel aktivite yaptırarak enerjisini atmasını sağlamalı
  • çocukla kaliteli zaman geçirmeli ( http://dogrucocukegitimi.blogspot.com.tr/2015/07/cocukla-kaliteli-zaman-gecirme-her.html )
  • sevdiğimizi dile getirmeli
  • fiziksel ihtiyaçları ile birebir ilgilenmeliyiz.

  5.  TELEVİZYON, BİLGİSAYAR, TABLET, TELEFONLARDAN UZAK TUTMAK. Son yıllarda gittikçe yaygınlaşan akımın aksine, çocukları en az 3 yaştan sonra teknoloji ile tanıştırmalıyız. Bu tamamen yasak koymak anlamına gelmemektedir. Belli saatlerde ve 3 yaş çocuğu için günde 20 dakikayı geçmeyecek şekilde sınırlandırılmalıdır. 
televizyonda izlediği çizgi film, belgesel ya da programların aile tarafından önceden ,incelenerek eğitici değer taşıyıp taşımadığı, genel ahlaka aykırı olup olmadığı araştırılmalıdır...




Bütün bu tutumlar; çocuğun zihinsel gelişimi için sağlıklı bir yol izlemede ebeveynlere destek olacaktır. Genel maddeler halinde toparlayacak olursak;
  • her zaman yaşına uygun oyun, oyuncak seçelim.
  • yeterli ve gerekli tutumları zamanında uygulayalım.
  • çocuğu bunaltmadan sınırlar koyalım.
  • çocuğu şımartmadan sevelim.
  • keşfetmesine olanak sağlayalım.
  • merakını gidermeye çalışalım.
  • girişken bir çocuk olması için onu destekleyelim.
  • bazı şeyleri öğrenmesi için acele etmeyelim.
  • saygı duyalım.
  • hayal kurmasına izin verelim.
  • kitapları sevdirelim.
  • sosyal aktivitelere yönlendirelim.
  • evdeki huzuru koruyalım.
  • kıyaslamayalım.
  • başarılı olması için olumsuz baskı kurmayalım.
  • hangi zeka alanında başarılı olacağına dair gözlemler yapalım.
  • her şeyden önemlisi; çocuklarımıza DEĞER VERELİM. Bizim değer verdiğimiz çocuk kendine değer verir, kendine değer veren çocuğun da sağlıklı bir zihinsel gelişim süreci geçirmesi çok yüksek ihtimaldir.

DERYA GÜNEŞ
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ



























14 Temmuz 2015 Salı

ÇOCUKLA YAPILAN İLETİŞİM HATALARI

Günlük yaşantımızda birçok hata yapabiliriz. Bu hatalar bizi ya da çevremizi hiçbir şekilde rahatsız etmese de bizler farkında olmadan kendimize ya da etrafımıza uzun vadede çeşitli zararlar veririz. Hatta mutlak zorunlulukla "bilinçli" yapılan bir eylem değildir. Bazen hata yaptığımızın farkında olmayız. Ancak biri bizi uyardığı zaman onun hata olduğunu veya karşı tarafa zarar verdiğini anlarız.

En fazla hata; iletişim kurarken yapılır. Karşımızdaki yetişkin ve bir nebze anlayışa sahip insanlar bunu gün içinde belki onlarca kez görmezden gelebilir. peki ya çocuklar?...

Çocuklar, anne ve babanın farkında olmadan yaptığı hatanın normal olduğu düşüncesi ile büyür ve hata çocuğun karakter biçimi haline gelebilir. Gün içinde çocuğumuzla iletişim kurarken de farkında olmadan birçok hata yaparız ve çoğumuz bu davranışların, kelimelerin ya da jest - mimiklerin hata olduğunun ayrımında dahi olamayız. Bu hataları genel olarak 10 başlık altında toplayabiliriz.


  1.
ÇOCUKLA BAĞ KURMAMAK
Bana göre bir çocukla iletişim kurarken yapılan birincil ve en tehlikeli hata; çocukla iletişim kurmamaktır.
  • Çocuğu dinler gibi yapıp aslında dinlememek, 
  • Söylediklerine kulak asmamak,
  • sürekli "işim var, git başımdan" tarzında bir üslupla çocuğu uzaklaştırmak,
  • çocuğun kendini anlatmasına olanak sağlamamak,
  • Diğer kardeş ile olan iletişimi kuramamak ve çocuğu kardeş kıskançlığına sürüklemek
  • anne babanın sürekli didişme halinde olup, çocuğu unutması yapılan en tahribat verici hatalardır.

  2.
SÜREKLİ SUÇLAMAK VE YARGILAMAK


Çocuğu yaptığı her yanlışta "sen" dili ile suçlamak annelerin en fazla düştüğü hatalardan biridir. Öncelikle çocukların bizlerden en az 20 yaş küçük, dünyayı yeni tanıyıp keşfeden ve bu yolda bizim yardımımıza ihtiyacı olan varlıklar olduğunu kabul etmeliyiz.
  • "hep senin yüzünden oldu!"
  • "sürekli etrafına zarar veriyorsun!"
  • "saçmalıyorsun!"
  • "sen yaptın!" gibi birçok örnekle bu hataları çoğaltabiliriz.


  3.
GÖZDAĞI VERMEK \ KORKUTMAK

Çocuğa yaptığı her yanlış davranışta ya da söylediği her yanlış cümlede tehdit edici cümleler savurmak, çocuğun kişiliğini ve dolayısıyla geleceğini en fazla olumsuz etkileyen tavırlardan biridir.Çocuğu korkutmak, çocukta öz güven kaybına, sürekli her şeyden korkmasına, fobiler geliştirmesine, içine kapanık bir mizaca bürünmesine yol açar.
  • "sakın bunu yapma yoksa seni döverim!"
  • "seni bir daha sevmeyeceğim!"
  • "seni karanlık odaya\ tuvalete kilitlerim!"
  • "akşam baban geldiğinde seni babana şikayet edeceğim!"...

4.
ANLAMSIZ SORULAR SORMAK
Çocuğa yaptığı hata veya söylediği ama sizin onaylamadığınız bir şey için gereksiz sorular sormak yapılan hatalardan biridir. Örneğin; her zaman yemek yiyen çocuk bugün ısrarla yemek istemiyor. Ona "neden yemiyorsun, ne oldu da yemiyorsun sanki!" tavrı ile yaklaşmak kesinlikle doğru değildir. Bu durum, onun bizimle olan iletişimine engel olur. Çünkü sergilediğimiz tavır, çocuğu iletişime kapatır.
  • "yine ne istiyorsun!"
  • "neden yanımızda yatmak istiyorsun ki!"
  • "niçin oyuncaklarını dağıttın!"
  • "neden zarar veriyorsun etrafına!"
  • "niye vurdun şimdi arkadaşına!"...


5.
ÇOCUKLA ALAY ETMEK
Bazen farkında olmadan söylediğimiz şeyler çocuğumuzun kalbini kırabilir ve ona zarar verebilir. Alay etmek konusu aslında geniş kapsamlı bir konudur. Biraz daha çocuğun mizaç yapısı ile alakalı olan ve her çocukta farklı sonuçlar doğurabilecek hassas bir konudur. Örneğin A kişisinin çocuğu "şebek seni" lafını bir sevgi cümlesi olarak algılayabilecekken, B kişisinin çocuğu utanmış ve küçük düşmüş hissedebilir. Bu yüzden çocuklarla iletişim kurarken onların kişiliğine zarar vermeyecek cümleler kurmaya özen göstermeliyiz.
  • "çok yemek yedin şişko musun sen?"
  • "yakında kemiklerin kırılacak, Safinaz gibi olacaksın zayıflıktan!"
  • "orada burada zıplayıp duruyorsun, maymunlar zıplar böyle!"...


6.
SÜREKLİ EMİRLER YAĞDIRMAK
Hepimizin sabrının taştığı zamanlar olur. Böyle zamanlarda tahammül çizgimiz o kadar yukarı çıkar ki; farkında olmadan çocuğu kıracak şekilde emirler yağdırıp dururuz. Emir vermek, iletişim kurarken sürekli ne yapacağını ve ne yapmayacağını söylemek, çocukta takıntılar, bağımsız hareket edememe, öz bakım becerileri kazanamama gibi olumsuz sonuçlara yol açar.
  • "hemen şu yemeği bitiriyorsun!"
  • "daha fazla yeme artık yeter!"
  • "doğruca odana gidiyorsun ve her yeri topluyorsun!"
  • "sakın oyuncaklarını dağıtma!"
  • "sokakta üstünü kirletme!"...

ÇOCUĞU KENDİMİZLE VEYA BAŞKALARI İLE KIYASLAMAK
Özellikle birden fazla kardeş olan çocukların ailelerinin yaptığı hatalardır. Kıyaslama genellikle kardeşler arasında yapılır ve iletişim hatalarında en sık karşımıza çıkandır. Çocuğu sürekli kendi çocukluğumuz, kardeşi veya arkadaşları ile kıyaslamak öz güven kaybına sebep olduğu gibi, kıyaslandığı kişiye karşı nefret duygusu geliştirmesine de sebep olabilir.
  • "ben çocukken annem ne derse onu yapardım, bir de sana bak!"
  • "bizim zamanımızda..."
  • "Ayşe bile 100 almış, sen becerememişsin!"
  • "herkes takdir alırken sen nasıl alamıyorsun!"
  • "kardeşin çok derli toplu, sen çok pasaklı ve dağınıksın!"


8. 
ÇOCUĞU SÜREKLİ ELEŞTİRMEK
Çocukla iletişim kurarken yaptığı her davranışı eleştirmek doğru bir tutum değildir. Yapıcı bile olsa sürekli eleştirilmek, çocukta bıkkınlık duygusuna ve hevesinin kaçmasına sebep olabilir. Eleştiriden ziyade model olmak daha doğru bir tutumdur.
  • "o öyle yapılmaz!"
  • "yemek öyle yenmez!"
  • "üstünü iyi giyinmemişsin!"
  • "şu çatalı- bıçağı doğru düzgün tutar mısın!"
  • "sürekli elinde telefonla oynayıp durma!"...

9.
ÇOCUĞU ANNE VE BABA ARASINDA BIRAKMAK
Anne baba olarak her konuda olduğu gibi bu konuda da işbirliği halinde olmamız, çocuğu kendi aramızda hakem tayin etmememiz gerekiyor. Anne ve baba görevi olarak çocuk hakkında belli prensiplerimiz ve toleranslarımız olmalı ve çocuk anneye ya da babaya sorduğunda bir konu ile ilgili aynı cevabı alabilmelidir.
  • "git babana sor!"
  • "annen daha iyi bilir, annenle konuş!"
  • "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?"
  • "annen izin verebilir, ben vermiyorum!"
  • "baban öyle söylemiş olabilir, ben böyle söylüyorum!"...


10. 
ÇOCUĞA SÜREKLİ GEÇMİŞİ HATIRLATMAK

Çocuklar hatalarını tekrar ede ede etmemeyi öğrenirler. Buna "tecrübe" denir. Çocuğun tecrübe edinmeden büyümesi ve öğrenmesi olanaksızdır. Çocuk büyütürken hepimizin son derece sabırlı olmamız ve defalarca da soru sorsa bıkmadan cevap vermemiz ve hatalarını ne kadar tekrar ederse etsin doğru model olarak doğruyu öğretmemiz gerekir. Geçmişte yaptığı hataları her tekrar edişinde ona önceki hatasını hatırlatmak onda öfke duygusunu yaratmaktan başka bir işe yaramaz.
  • "geçen seferde yanlış yapmıştın!"
  • "daha önce de söyledim o öyle yenmez!"
  • "dün parka geldiğimizde de arkadaşına vurmuştun!"
  • "defalarca gösterdim sana çocuk öyle çizilmez!"
  • "hep aynı şeyi yapıyorsun!"...

DOĞRU İLETİŞİM CÜMLELERİ

  • " tabi ki seni dinliyorum ve seni dinlemek hoşuma gidiyor"
  • "biraz üzgün görünüyorsun, anlatmak ister misin?"
  • "arkadaşlarının seninle oynamaması canını sıkmışa benziyor"
  • "sence neden yaralanmış olabilirsin?"
  • "seni başarılı olduğun için sevmiyorum, sen olduğun için seviyorum, başarısız olman seni sevmeyeceğim anlamına gelmez"
  • "bu konuda neler yapabiliriz bir düşünelim"
  • "seninle vakit geçirmekten hoşlanıyorum"
  • "sen benim için özelsin, başkaları ile kıyaslayamam"
  • "odan biraz dağılmış gibi, önce legolarını mı toplamak istersin, bebeklerini mi?"
  • "bir dahaki sefere daha iyi yapabileceğinden eminim"
  • "aferin!"
  • "başarabileceğine inanıyorum"
  • "sana güveniyorum"
  • "bugün biraz sessizliğe ihtiyacım olabilir, bana yardımcı olabilir misin?"
  • "birlikte pasta yapmak ister misin?"
  • "denemek ister misin?"
  • "babanla hemfikiriz, bunun senin adına daha iyi bir karar olduğunu düşünüyoruz"
  • "arkadaşına zarar verirsen canı yanabilir ve seninle oynamak istemeyebilir, bence insanlara karşı daha nazik davranmalıyız"
  • "biraz rahatsızım, dinlenmem için bana biraz vakit verir misin, iyi hissedersem akşam oynayabiliriz"
  • "günün nasıl geçti, oyun oynadın mı?"....
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. İletişimde doğru olan dil "ben dili"dir. Olaylara kendi açımızdan bakıp, çocuğu suçlamadan, yargılamadan, empati kurarak ve nazik bir dille yaklaşmak her zaman artı puan getirir. "Sen dili" ise çocuğun öz güvenini, kendini geliştirme becerilerini, toplumsal hayata uyum sürecini baltalamaktan başka işe yaramaz. Unutmayalım; doğru iletişim, doğru karakter gelişimini beraberinde getirir. 
Bütün anne babalara kolay gelsin.

DERYA GÜNEŞ
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ























9 Temmuz 2015 Perşembe

KALİTELİ ZAMAN


 ÇOCUKLA KALİTELİ ZAMAN GEÇİRME

Her zaman her yerde söylenir; "Çocuğunuzla kaliteli zaman geçirin." diye. Peki ne demektir kaliteli zaman geçirmek? Çocukla birarada olmak kaliteli zaman geçirmek midir? Kaliteli zaman geçirmek için neler yapılmalıdır?

                                          KALİTELİ ZAMAN NE DEMEKTİR?

Kaliteli zaman geçirmek; tamamen çocuğa odaklanarak, çocuğun ilgi ve zevkleri doğrultusunda, bilişsel (zihinsel) gelişimine katkı sağlayacak etkinlikleri, en az 20 dakika süre ile çocuk ile birlikte yapmak demektir.

Kaliteli Zaman Kriterleri :

  1. Kaliteli zaman geçirmenin birincil kriteri; İLETİŞİMDİR.
  2. Kaliteli zaman; çocuğa bilişsel, duygusal ve fiziksel anlamda katkı sağlayacak etkinliklerle desteklenmelidir.
  3. Kaliteli zaman geçirmek istiyorsak telefonlar, bilgisayarlar ve teknoloji ortadan kalkmalı ve çocuğa odaklanılmalıdır.
  4. Kaliteli zaman; göz teması, sohbet, oyun ve paylaşım içermelidir.
  5. Kaliteli zamanın süresi en az 20 dakika olmalıdır.
  6. Kaliteli zaman geçirmenin kurallarından biri de; çocuğa kendini ifade etme olanağını sağlamaktır. Ne kadar saçmalarsa saçmalasın hayallerini, söylediklerini, anlattıklarını dinlemek ve dinlediğimizi belli etmektir.
  7. Kaliteli zaman geçirmek için, çocuğun sağlıklı, rahat ve huzurlu olmasına dikkat etmeliyiz.
  8. Kaliteli zaman geçirmek yalnızca annenin görevi değildir,bu zamanın kalitesini arttırmak aile bireyleri ile mümkün olur. ( Baba, abi, abla, kardeş, dede, büyükanne...)
  9. Kaliteli zaman geçirmenin en önemli noktalarından biri; bu zamanda yapılacak etkinlikleri çocuğun yaş, fiziksel ve zihinsel gelişim kapasitesine göre seçmektir.
  10. Kaliteli zaman geçirmek bir görev değildir, çocuğun gelişimi boyunca ailenin kazanması gereken bir alışkanlıktır.
                             KALİTELİ ZAMAN GEÇİRMEK NE DEĞİLDİR?

  • Çocukla boş saatler geçirmek kaliteli zaman geçirmek değildir.
  • Çocukla saatlerce çizgi film izlemek kaliteli zaman geçirmek değildir.
  • Çocukla hiç iletişim kurmadan yürüyüşe çıkmak kaliteli zaman geçirmek değildir.
  • Çocuğu parka salıp oyun oynamasını izlemek kaliteli zaman geçirmek değildir.
  • Çocuğu alışveriş merkezine salıp her istediğini almak kaliteli zaman geçirmek değildir.
  • Çocuğu babasının başına atıp "Biraz da sen uğraş!" demek kaliteli zaman geçirmek değildir.
  • Çocuğun önüne oyuncakları yığıp yanında iş yapmak kaliteli zaman geçirmek değildir.
  • Evde herhangi bir iş ile uğraşırken çocuğu yanımızda tutmak kaliteli zaman geçirmek değildir.
               ÇOCUKLA KALİTELİ ZAMAN GEÇİRMEK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?
  1. Çocuğumuzla göz temasına dayanan, dokunarak iletişim kurmalıyız.
  2. Çocuğumuzla bol bol sohbet etmeliyiz.
  3. Çalışan anne bile olsak zaman yönetimini iyi sağlamalı ve günde en az 20 dakika bile olsa sadece çocuğumuzla ilgilenmeliyiz.
  4. Çocuğumuzla zaman geçirirken, telefonları başka odada tutmalı, bilgisayarlar kapalı olmalı ve yalnızca çocukla olan zaman düşünülmelidir.
  5. Çocukla istediği oyunları oynayıp, iyi zaman geçirmesini ve mutlu olmasını sağlamalıyız.
  6. Çocuğun oyunu ile dalga geçmemeli, mantıkla bağdaştırmaya çalışmamalı, onun oyununun bir parçası olmalıyız.
  7. Her gün bir toplantımız varmış gibi çocuğumuzla zaman geçirmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.
  8. Çocuğumuzun anlattıklarını dinlemeli, kişiliğini, hassas olduğu konuları, sıkıntıları anlamaya çalışmalıyız.
  9. Eğer birden fazla çocuğumuz varsa hep birlikte güzel zaman geçirilecek etkinlikler seçmeliyiz.
  10. Kaliteli zaman geçirmek istiyorsak;
  • Fidan dikebiliriz.
  • Yemek yaparken ondan basit yardımlar isteyebiliriz.
  • Çocuğa yaşına uygun kitaplar okuyabiliriz.
  • Oyuncakları ile birlikte konuşarak, sorular sorarak oynayabiliriz.
  • Evcilik, araba, kurallı oyunlar oynayabiliriz.
  • Çocuğun odasına birlikte bir çerçeve, eşya, faaliyet yapıp asabiliriz.
  • Birlikte çiçekleri sulayabiliriz.
  • Evi temizlerken yerine getirebileceği sorumluluklar verebiliriz.
  •  Arkadaşları için küçük, maliyetsiz hediyeler hazırlayabiliriz.
  • Evin bir köşesine çocuk için bir köşe oluşturabiliriz.
  • Çocukla birlikte bir oyuncak tasarlayıp yapabiliriz. İnternette bolca örnekleri mevcuttur.
  • Çocukla birlikte oyun etkinliklerine, bahçe oyunlarına, faaliyet günlerine katılabiliriz...

Bu maddeleri arttırabiliriz. Kaliteli zaman geçirirken önemli olan; tamamen çocuğa odaklanmaktır. Anne - baba olmak zor zanaattır, herkese kolay gelsin :)

DERYA GÜNEŞ
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ 

 #dogrucocukegitimi #annecocukpsikolojisi #cocukpsikolojisi #anneyimben #anneyizbiz #internetanneleri #instagramanneleri #blogannesi #blog anneleri #cocukblogu #aileegitimi #bebegimvebiz #bebegimveben

















2 Temmuz 2015 Perşembe



ÇOCUĞUM PARMAĞINI EMİYOR!



                                            PARMAK EMME

Parmak emme davranışı hemen hemen bütün annelerin çocuklarında gördüğü bir durumdur. Birçok anne bu durumu daha küçük yaşlardan itibaren sorun kabul edip, kalıcı zararlar bırakan yaptırım yollarına gidebilir. Parmak emme davranışı konusunda bütün annelerin mutlaka bilgi sahibi olması gerekir.

Parmak emme davranışı, anne karnında başlayıp, 3-4 yaşlarına kadar devam eden ve normal kabul edilen bir davranıştır. Doğumdan sonra çocuğun her şeyi ağzı ile tadarak öğrendiği bir “oral” dönem vardır (0-1 yaş arası). Çocuk bu dönemde eline aldığı her şeyi ağzına götürür, tat alma duyusu ile öğrenmeye çalışır. Dolayısıyla çocuk parmak emme davranışını da bu dönemde daha çok geliştirebilir. Bu davranış özellikle 18 ay civarında artış gösterir ve 4 yaşına kadar azalarak ortadan kalkar. 3-4 yaşlarındaki bir çocuğun parmağını emmesi olağan bir durumdur ve çocuk 3 yaşına kadar böyle bir davranışta bulunduğunun farkında dahi olmaz. Dolayısıyla çocuğa 4 yaştan önce konu ile ilgili yaptırım uygulamak son derece gereksizdir. Eğer çocuk 5-6 yaşına gelmiş ve hala parmağını emiyorsa o zaman bir şeyler yapmanın vakti gelmiş demektir.

 ÇOCUKLAR NEDEN PARMAK EMER?

Doğal parmak emme süreci bittikten sonra (en geç 4 yaş) çocuğunuz hala parmak emmeye devam ediyorsa bunun çeşitli sebepleri olabilir;

·         diş çıkarttığı için diş etlerinin kaşınması
·         yeni bir kardeşin doğması
·         oturulan evden, sokaktan, semtten taşınılması
·         okulunun değiştirilmesi
·         anne-baba arasındaki geçimsizlik ya da uyumsuzluk
·         içe kapanıklık
·         huzursuzluk
·         annenin çalışması
·         babanın çocuğa karşı ilgisiz olması
·         model alma (birinden görüp taklit etme)
·         çocuğun kendini güvende hissetmemesi
·         memeden erken kesilmesi
·         yanlış ek gıdalar verilmesi
·         şiddet
·         okul korkusu/başarısızlık korkusu
·         fobiler/korkular
·         çocuğun arkadaş edinmekte zorlanması
·         öz güven eksikliği
·         çocuğun, aile bireyleri, arkadaşları, bakıcısı, öğretmeni tarafından psikolojik baskı ya da şiddet görmesi..


Bunlardan biri ya da birkaçı çocuğun parmağını emmesine neden olabilir. Ailelerin öncelikle bu durumları tespit etmesi gerekiyor. Daha sonra tespit sonuçlarına göre yaptırıma gidilebilir.

PARMAK EMMENİN ZARARLARI

Ø  Çocuğun, aileden aşırı baskı görme sonucu öz güven kaybı
Ø  Çocuğun, çevresi tarafından “ciddiye alınmadığı” algısına kapılması
Ø  Alay konusu olması
Ø  Diş yapısında özellikle 3 yaştan sonra meydana gelen bozukluklar
Ø  Damak ve dudak yapısında meydana gelen bozukluklar
Ø  Konuşmanın gecikmesi ya da sesleri düzgün çıkartamama
Ø  Parmağın sürekli ağızda olmasından dolayı, tırnak yemeye davetiye çıkarılması
Ø  Mikrop kapmaya açık hale gelme
Ø  Ağız yoluyla alınan enfeksiyonların artması
Ø  Uzun süreli parmak emmelerde parmak derisinde meydana gelen deformasyon…

Bütün bunların hepsi çocuğun ilerideki yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir. Ailenin böyle durumlarda mutlaka doğru bilgi sahibi olup, çocuğa doğru şekilde yaklaşması gerekir. Bu dönemlerde çocuğa verilecek olumsuz bir tepki ya da uygulanacak yanlış bir yöntem zararların katlanarak artmasına sebep olabilir.

PARMAK EMEN ÇOCUKLARDA AİLENİN YAPMASI GEREKENLER
ü  Öncelikle durum tespiti yapın (neden parmağını emiyor, yaşı kaç, normal süreçte mi-absürd süreçte mi, ben çocuğumu yeterince iyi tanıyor muyum…?)
ü  Eğer çocuk 4 yaşından küçükse, genellikle uykuya dalarken emer parmağını, eline uyku eldiveni takabilirsiniz.
ü  “parmağını emme” gibi ani çıkışlar yapmayın.
ü  “parmağını emersen parmağın erir” gibi korkutucu şeyler söylemeyin.
ü  Parmağını emdiği zaman bunun çocukça olduğunu dalga geçmeden, yaşına göre seçeceğiniz, kırıcı olmayan cümlelerle, anlayacağı dille anlatın.
ü  Baba ile mutlaka işbirliği halinde olun.
ü  Çocuğunuzla dikkat çekecek faaliyetler yapın.
ü  Elleriyle uğraşacağı etkinliklere yöneltin (fidan dikmek, Legolarla oynamak, mutfakta anneye yardım etmek, abaküsle oynamak…)
ü  Çocuğun bakıcısı, öğretmeni, yakın çevreniz (anneanne, babaanne, dede, amca, hala, teyze, komşu…)mutlaka irtibat halinde olup onları durumdan haberdar edin ve çocukla dalga geçmemeleri, bunun zor ve aşılması gereken bir süreç olduğu hakkında konuşun.
ü  Babanın çocuğa karşı her zaman ilgili olması konusunda baba ile konuşun.
ü  Parmağını emdiği zaman bağırmayın, yüz ifadenizi bozmadan ve bir şey demeden parmağını ağzından çekin.
ü  Parmak emmek için artık büyüdüğünü ona söyleyin.
ü  Çocukla, rahatsız olduğu bir şey olup olmadığı hakkında mutlaka iletişim halinde olun.
ü  Çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayın.
ü  “ben annenim ve her zaman yanında olacağım” algısını yaratın.
ü  Oral dönemini sağlıklı bir şekilde atlatmasını sağlayın.
ü  4 yaşına kadar emzik emmesine karşı çıkmayın.
ü  Korkularını öğrenmeye çalışın ve buna göre bir yol izleyin.
ü  Çocuğu, yaşına uygun gıdalarla besleyin.
ü  Evdeki huzursuzluğu çocuğa yansıtmamaya gayret edin.
ü  Çocuğu strese sokacak beklentiler içine girmeyin.
ü  En önemlisi; çocuğunuzu her zaman önemseyin ve ona saygı duyun. Kendine güvenen çocuk, çocukluk döneminde karşılaşılan sorunları, öz güven kaybı olan çocuktan çok daha hızlı ve sağlıklı şekilde atlatır unutmayın.



                                                                           DERYA GÜNEŞ
                                                                           OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ