28 Eylül 2015 Pazartesi

AYKIZ





Bir varmış bir yokmuş… evvel zaman içinde kalbur saman içinde, gökyüzündeki aydede yaşayan bir kız varmış.  Bu kıza periler “Aykız” adını koymuşlar.  Aykız ayda yaşar, şarklılar söyler, bisiklete biner, salıncakta sallanırmış. Aykız yaşamayı o kadar severmiş ki, bu yüzden hep gülümsermiş.  Aykız yaşamayı çok severmiş ama hiç arkadaşı yokmuş. Çünkü ayda yalnız yaşıyormuş.”keşke benim de arkadaşlarım olsa” diye düşünür dururmuş…
Günlerden bir gün, kocaman bembeyaz, pamuk gibi bir bulut aydedenin önüne gelmiş.
-          Merhaba Aykız, nasılsın bakalım, demiş. Bir süre beklemiş ama hiç ses çıkmamış Aykız’dan… Bulut bir kez daha seslenmiş;
-          Merhaba Aykız, huu huu orada mısın?... Yine ses gelmemiş. Bulut da ayın diğer tarafına dolanmış. Orada Aykız’ı bulmuş. Zavallı Aykız, ayın bir ucunda tek başına oturmuş ağlıyormuş. Onu ilk kez ağlarken gören bulut çok şaşırmış.
-           Neyin var Aykız, ne oldu sana, neden ağlıyorsun? Diye sormuş.
Aykız ıslak gözleri ile buluta bakmış.
-          Sevgili bulut kardeş, ben neden herkes gibi yeryüzünde çocuklarla oynayamıyorum, benim neden hiç arkadaşım yok, demiş. Onun bu üzgün halini gören bulut çok üzülmüş.
-          Üzülmekte haklısın Aykız, her çocuk arkadaşı olsun, onlarla birlikte oynasın ister ama senin burada hiç arkadaşın yok, bu seni çok üzüyor olmalı, demiş. Aykız da;
-          Evet bulut kardeş, kendimi çok yalnız hissediyorum, benim de arkadaşlarım olsa, onları çok sevsem, oyuncaklarımı paylaşsam, birlikte oyunlar oynasak… Öyle çok isterdim ki… Ama ben burada yapayalnızım. Yeryüzünde çocuklar birlikte oyunlar oynuyorlar, birbirlerini çok seviyorlar, hiç kavga etmiyorlar. Keşke ben de onlar gibi olabilsem, demiş…
Anlattıkları karşısında çok üzülen bulut;
-          Hadi gel, seni yeryüzüne indireyim, demiş.
Aykız buna çok şaşırmış.
-          Beni yere kadar nasıl indireceksin bulut kardeş, yere düşerim, demiş.
Bulut ona gülümsemiş, merak etme bir planım var; benim içimdeki nem miktarı artınca yağmur yağdıracağım, seni de bir yağmur damlasının içine saklayacağım, demiş.  (nem ne demek, nasıl yağmur yağar?)
Bu fikri çok beğenen Aykız, hemen hazırlıklara başlamış. Yanına kıyafetler, oyuncaklar almış. Yeterince nem alan bulut ise yağmur yağdırmaya başlamış. Aykız bir yağmur damlasının içine girmiş ve bulut onları yeryüzüne doğru göndermiş. Uzuuun bir yolculuğun ardından yağmur damlası “pıtt!”diye toprağa düşüvermiş. Damla toprağa düşer düşmez, Aykız da kendini yerde bulmuş.
-          Oh sonunda geldik, ne uzun bir yolculuktu, çok yoruldum, demiş…
Aykız etrafına şöyle bir bakınmış, burası bir çiçek bahçesiymiş…. Rengarenk çiçekler; güller, papatyalar, menekşeler, karanfiller… Mis gibi kokuyorlarmış.  (güzel bir koku soluyormuş hareketi yapılır) Aykız böyle kendi kendine etrafa bakınırken bir ses duymuş;
-          Aycan! Aycan! Oğlum kendine dikkat et olur mu?
Aykız çok heyecanlanmış. Minicik bedeni ile hemen bir çiçeğin dalları arasına saklanmış.
Aycan;
-          Tamam anneciğim merak etme, bahçede biraz oyun oynayıp, eve geleceğim, demiş.
Aycan eline bir top alarak oradan oraya zıplatmaya başlamış. Onu bir kenarda sessizce izleyen Aykız, merakla Aycan’ı incelemiş. Aycan ondan çok daha büyük ve bir erkek çocukmuş. Aykız onu izlerken Aycan’ın topu papatyanın dallarına çarpmış ve Aykız bir anda ortaya çıkıvermiş.  Dalların arasında minicik bir kızın çıktığını gören Aycan çok korkmuş. Ne diyeceğini bilememiş.
Aykız biraz utangaç bir sesle;
-          Merhaba, benim adım Aykız, ben aydan geldim, beni bir bulut, yağmur damlası ile gönderdi buraya, demiş.
Aycan onu heyecanla dinlemiş. Sonra heyecanını yenmiş;
-          Merhaba Aykız, benim adım da Aycan, tanıştığımıza memnun oldum ve dünyamıza hoş geldin, demiş.
Aykız ve Aycan bir süre konuştuktan sonra çok iyi arkadaş olmuşlar ama Aykız, o kadar küçükmüş ki, Aycan onunla birlikte oyun oynayamıyormuş.  En sonunda aklına bir fikir gelmiş;
-          Aykız biz seninle oyunlar oynayamıyoruz, senin kendine göre arkadaşlar bulman lazım, seni parmak çocuklar ülkesine götüreceğim, demiş.
-          Parmak çocuklar ülkesi mi? Diye şaşkınlıkla sormuş Aykız.
Aycan ona parmak çocuklar ülkesini anlatmış;
-          Orada senin gibi minik çocuklar vardır, orası çok mutlu bir ülkedir, herkes senin boylarındadır ve çok iyidirler. Bütün gün oyunlar oynayıp, şarkılar söylerler, demiş.
Bunları duyan Aykız, çok heyecanlanmış. Hazırlıklarını yapıp yola çıkmışlar. Yürümüşler, yürümüşler, dere tepe düz gitmişler, en sonunda minik bir diyara varmışlar. Burada herkes, Aykız kadar minik,neşeli ve iyi kalpliymiş. Aycan Aykız’ı buraya bırakmış ama bırakırken çok üzülmüş;
-          Seni çok özleyeceğim, ne zaman istersen yanıma gelebilirsin, çiçek bahçesinde ben sana çiçekleri anlatırım, sen de bana aydedeyi anlatırsın, demiş.
Birbirlerine sarılmışlar ve ayrılmışlar. Aykız Aycan’a el sallamış ve parmak çocuklar ülkesine girmiş. Bu ülkeye girer girmez hemen etrafına çocuklar toplanmış.
-          Hoş geldin, sen kimsin? Diye sormuşlar merakla. Aykız onlara başından geçenleri bir bir anlatmış. Parmak çocuklar ülkesindeki çocuklar onu usulca dinlemişler ve hemencecik aralarına kabul etmişler. Hepsi Aykız ile çok iyi arkadaş olmuş, birlikte oyunlar oynamışlar, oyuncaklarını paylaşmışlar, hiç kavga etmeden mutlu bir şekilde yaşamaya başlamışlar.
Günler böyle mutlu bir şekilde geçerken, Aykız evini özlediğini anlamış. Kendi kendine sürekli “acaba aydede ne yapıyor, orada kalan oyuncaklarım beni özledi mi, bulutlar bensiz üzülüyor mudur acaba?”diye sormaya başlamış. Onun bu halini gören aydede bir gece Aykız’ın rüyasına girmiş;
-          Merhaba Aykız, burada günlerin çok güzel geçiyor, çok güzel arkadaşlıklar edindin, mutlu musun? Diye sormuş.
Aydedeyi rüyasında görünce çok sevinen Aykız;
-          Evet aydede, burada bir sürü arkadaşım oldu, benimle oyuncaklarını paylaşıyorlar, beni çok seviyorlar ama ben seni çok özledim, beni tekrar yanına alır mısın? Demiş.
Aydede;
-          Sevgili Aykız, burada mutsuz olduğun ve yalnız kaldığın için bulut seni dünyaya gönderdi, ben hep buradayım ama sen orada daha mutlusun, yalnız değilsin,herkes seni çok seviyor, daha çok oyuncağın oldu, bence orada kalmalı ve mutluluğun tadını çıkarmalısın, buraya gelirsen bir süre sonra yine yalnız kaldığın için sıkılacaksın, demiş.
Onu dikkatle dinleyen Aykız, aslında mutluluğun belli bir yerde değil, insanın içinde olduğunu anlamış. “mutluluk birinin yanında değil, benim içimde, gittiğim her yere onu götürebilirim” demiş kendi kendine. 
Aydede konuşmaya devam etmiş;
-          Ben her zaman gökyüzünden sana bakıyor olacağım ve her gece uyumadan önce sana ninni söyleyeceğim, her gün yağmur yağarken bulutlar damlaları yüzüne serpecek, böyelikle onlar da seni yalnız bırakmamış olacak, sen yalnız değilsin, biz hep yanındayız, demiş.
Aykız o sabah uyandıktan sonra o kadar mutluymuş ki,” ben hep mutluluğu başka yerlerde aradım, oysa mutluluk benim olduğum yerde” demiş.
O günden sonra Aykız, her yağmurda damlaların altına girmiş, bulutlarla konuşmuş ve her gece aydedenin o güzel ninnisini dinleyerek mışıl mışıl uykuya dalmış…
Aydede okusun ninniyi,
Mutluluk sarmış içini,
Açmış çiçek bahçesi,
Aykız’ın sarı çiçeği,
Sarmış her yanı sevgisi…
Aydede ninniyi okusun,
Aykız erken uyusun,
Boyu çok uzun olsun,
İçi sevgi dolsun…
Uyu Aykız uyu,
Uyu çabucak büyü…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder